06 22 99 67 08
Sepetim (0) Toplam: 0,00
9786059398336
382849
Türkler Viyana Kapılarında
Türkler Viyana Kapılarında
6.00

Sen sus be herif, dedi; burada yalnız ben konuşuyorum.
Ve Hünkâra yüzünü çevirdi:
Şu ağayı, bu ağayı, şu veziri, bu veziri keserken Budin gibi bir kale elden çıkarken, babam gibi yiğitler Ciğerdelen'de cayır cayır yanarken, sarayında suçsuz kadınlar denize atılır­ken ölümü düşünmüyordun. Şimdi tahtsız kalınca mı yüreği­ ne ölüm acısı çöktü? Kırk yıldır padişahlık ediyorsun, hâlâ mı erce davranmayı öğrenmedin? Yazık sana Avcı Mehmet, ya­zık. Kötü bir can için bu kadar korku çekilmez. Ben Deli Mu­radın, anam Gülbeyaz'ın, babam Kara Mehmet'in öcünü işte aldım, seni devirdim. Budin'de yarı aç şehit olanlar, bu yaptı­ğım işi sinlerinde sezerlerse sevineceklerdir. Haydi, pabuçla­rını giy kendi ayağınla zindanına gir. Orada ağlaya ağlaya belki yüreğinin karasını biraz giderirsin, ömrün tükenince ye­rin altına temizce girersin. Şimdi ölürsen ahirette de halin yaman olur. Çünkü suçun büyüktür, içinin karası koyudur.
Biraz sonra, o, yeni Hünkârla kardeşi Ahmed'in kırk yıldan beri hapsedildikleri odaya kapatılmış bulunuyordu. İki oğlu da yanına konulmuştu, babalarına arkadaş yapılmıştı.
Küçük Kara Mehmet, bütün bir yurdu yıllarca inim inim inleten Hünkârın diri diri mezara koyulduğunu gözüyle gör­ dükten sonra içinde bir sızı duydu:
Bre Avcı. Mehmet, dedi, sen ettiğini buldun amma, bu çocuklara yazık oldu, çünkü onlar suçsuz ceza çekiyorlar, fa­ kat vebali, senin yerine geçen adamın boynuna. Emri veren odur. Haydi Tanrı yardımcın olsun, İnşallah çabuk ölürsün, kıvranmaktan kurtulursun.
Bu son söz, eski padişaha yeni endişeler aşıladığından çır­pınıp yalvarmaya, hayatının korunması için genç Sipahiden yardım dilenmeye koyulmuştu. Kara Mehmet, erkeğe yakıştıramadığı sızlanışlara sırtını çevirip ayrılırken mahpus, inledi:
-Aslan oğlum, biraz dur, sana bir armağan vereyim. Belki onu gördükçe beni hatırlarsın, bana ölüm sunulmasına rıza vermezsin.
Hem bu sözleri söylüyor, hem parmağından çıkardığı, bir yüzüğü genç Sipahiye uzatıyordu. Küçük Kara Mehmet, bir bakışta kendine armağan edilen yüzüğü tanıdı ve yine bir lâh­zada sert bir karar aldı:
-Ver, ver, dedi, bu yüzük artık yerini bulmalıdır.

  • Açıklama
    • Sen sus be herif, dedi; burada yalnız ben konuşuyorum.
      Ve Hünkâra yüzünü çevirdi:
      Şu ağayı, bu ağayı, şu veziri, bu veziri keserken Budin gibi bir kale elden çıkarken, babam gibi yiğitler Ciğerdelen'de cayır cayır yanarken, sarayında suçsuz kadınlar denize atılır­ken ölümü düşünmüyordun. Şimdi tahtsız kalınca mı yüreği­ ne ölüm acısı çöktü? Kırk yıldır padişahlık ediyorsun, hâlâ mı erce davranmayı öğrenmedin? Yazık sana Avcı Mehmet, ya­zık. Kötü bir can için bu kadar korku çekilmez. Ben Deli Mu­radın, anam Gülbeyaz'ın, babam Kara Mehmet'in öcünü işte aldım, seni devirdim. Budin'de yarı aç şehit olanlar, bu yaptı­ğım işi sinlerinde sezerlerse sevineceklerdir. Haydi, pabuçla­rını giy kendi ayağınla zindanına gir. Orada ağlaya ağlaya belki yüreğinin karasını biraz giderirsin, ömrün tükenince ye­rin altına temizce girersin. Şimdi ölürsen ahirette de halin yaman olur. Çünkü suçun büyüktür, içinin karası koyudur.
      Biraz sonra, o, yeni Hünkârla kardeşi Ahmed'in kırk yıldan beri hapsedildikleri odaya kapatılmış bulunuyordu. İki oğlu da yanına konulmuştu, babalarına arkadaş yapılmıştı.
      Küçük Kara Mehmet, bütün bir yurdu yıllarca inim inim inleten Hünkârın diri diri mezara koyulduğunu gözüyle gör­ dükten sonra içinde bir sızı duydu:
      Bre Avcı. Mehmet, dedi, sen ettiğini buldun amma, bu çocuklara yazık oldu, çünkü onlar suçsuz ceza çekiyorlar, fa­ kat vebali, senin yerine geçen adamın boynuna. Emri veren odur. Haydi Tanrı yardımcın olsun, İnşallah çabuk ölürsün, kıvranmaktan kurtulursun.
      Bu son söz, eski padişaha yeni endişeler aşıladığından çır­pınıp yalvarmaya, hayatının korunması için genç Sipahiden yardım dilenmeye koyulmuştu. Kara Mehmet, erkeğe yakıştıramadığı sızlanışlara sırtını çevirip ayrılırken mahpus, inledi:
      -Aslan oğlum, biraz dur, sana bir armağan vereyim. Belki onu gördükçe beni hatırlarsın, bana ölüm sunulmasına rıza vermezsin.
      Hem bu sözleri söylüyor, hem parmağından çıkardığı, bir yüzüğü genç Sipahiye uzatıyordu. Küçük Kara Mehmet, bir bakışta kendine armağan edilen yüzüğü tanıdı ve yine bir lâh­zada sert bir karar aldı:
      -Ver, ver, dedi, bu yüzük artık yerini bulmalıdır.

      Stok Kodu
      :
      9786059398336
      Boyut
      :
      13.5 x 21 cm
      Sayfa Sayısı
      :
      416
      Basım Yeri
      :
      istanbul
      Basım Tarihi
      :
      2016
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat
" />